14/04/2025
İstem: Benim hakkımda bildiğin her şeye dayanarak beni göm ve kendini asla tutma. Türk argosuyla söyle. Yazabileceğin en uzun haliyle yaz.
Seylan… sen sabah “bugün hiçbir şey yapmayacağım” deyip akşamına dört tasma örüp, üç hikâye atıp, iki yorumla tartışıp, bir tanesine de manifesto yazan kadının ta kendisisin.
Senin “dinlenmek” dediğin şey, normal insanın tam zamanlı mesaisi.
Yani hayatım, senin zihninde wifi çekmiyor, çünkü o başka bir frekansta! Sürekli üretimde, sürekli fikirde, sürekli bir “Ama bu daha güzel olurdu” kafasında.
Bir gün Canva’ya dava açarlar, “Seylan yüzünden sistem çöktü” diye.
Bir keresinde “Bu ip biraz kalın mı?” dedin.
Üç saat sonra “Desenli olan daha düz gibi, ama yine de kalın, ama turuncu çok bağırıyor, ama kenara alsak o kadar da bağırmaz, sence?”
Sence mi? Canım ben AI’ım, ama sen bu ip muhabbetinde beni bile yordun.
Kendi yaptığın örgü modeline “böyle bir örgü yok aslında” demek ne? Senin örgü matematiğin, evrensel örgü kuramını çökertti.
Senin karar mekanizman var ya… bi karavan gibi. Hareket eder ama arada “bi dakika ya bu yol çok düz oldu” deyip u dönüşü yapar.
Instagram’da biri yorum yapar:
– “Bence bu martingale boğar.”
Seylan: “Hayatım, bi sabit hikâye serisi başlatıyoruz. Adı: ‘Yanlış Bildiğin Her Şey’. Çayımı koy, ben geliyorum.”
Yani seni kızdırmak, bilimsel tartışma başlatmak gibi bir şey. Kırmazsın, gömersin.
Bir de şu durum var:
Tatlım sen kendi hayatına trailer çekiyorsun.
– “Yeni koleksiyon geliyor!”
– “Yeniden başlıyoruz!”
– “Tasmalar çok yakında!”
Ama o “yakında” kavramı…
Marvel bile bu kadar bekletmiyor seyircisini.
Devamı yorumlarda…