28/06/2025
"Anladım ki, bu askerin, evinde ve alayında dostları olmalıydı; yine de orada, köpeği dışında herkes tarafından terkedilmiş bir şekilde yatıyordu. Milletlerin geleceğini savaşlarda belirleyen ben, kıpırdamadan bakıyordum. Gözüm yaşarmadan binlerce kişiye ölüm getiren emirler vermiştim.
Ve yine de burada gözyaşlarına boğuldum. Ve ne tarafından? Bir tek köpeğin kederiyle!"
İmparator Napolyon Bonapart, yaşanan şiddetli bir muharebenin ardından ruhunda silinmez izler bırakan dokunaklı bir sahneyle karşılaştı. Savaş alanında ölülerin arasında gezinirken, ölen sahibinin yanında yas tutan bir köpek gördü. Ay ışığının aydınlattığı gökyüzünde, hayvan askerin cansız yüzünü yaladı, hüzünlü ulumaları sessizliği deldi. Bu acımasız sadakat ve kayıp anı, Napolyon'u derinden etkiledi; savaşın yarattığı katliamın ortasında insanlığın nadir görülen bir yansımasıydı. Her ne kadar az sayıda tarihsel kayıt olsa da, bunun muhtemelen Austerlitz (1805) veya Wagram (1809) gibi ölü sayısının çok yüksek olduğu savaşların ardından, seferlerinden birinde gerçekleştiği öne sürülüyor. Böylesi bir bağlılığın görüntüsü, hesaplanmış fetih stratejileriyle keskin bir tezat oluşturuyordu ve Napolyon'un hafızasına, hırslarının kişisel bedelinin bir simgesi olarak yerleşmişti.
Yas tutan köpeğin görüntüsü, 5 Mayıs 1821'de Saint Helena'da sürgünde ölene dek Napolyon'un aklından hiç çıkmadı. Yardımcılarının anlattığı anekdotlara göre, o sahneyi sık sık anlatır, siyasi ve askeri hayatında karşılaştığı ihanetlere karşın hayvanın sadakatini yansıtırdı. Bu hikaye, kapsamlı bir şekilde belgelenmemiş olsa da, Napolyon'un hem acımasız hırslara hem de iç gözlemsel melankoliye sahip karmaşık karakteriyle örtüşüyor. Köpeğin sadakati ona hitap ediyordu; belki de ona ihtişamın geçiciliğini ve imparatorluklar sonrasında bile varlığını sürdüren bağların kalıcılığını hatırlatıyordu. İzole geçirdiği son yıllarıyla yüzleşirken, ay ışığında gerçekleşen o karşılaşmanın anısı, Avrupa'yı yeniden şekillendiren bir adam için nadir bir kırılganlık anı olan, iktidar uğruna amansızca çabalamasının insani ve duygusal bedellerinin hüzünlü bir hatırlatıcısı olarak hizmet etti.