kc BiOSOL Solucan Gübresi

kc BiOSOL Solucan Gübresi Kırmızı Solucan ve Doğal Solucan Gübresi üretimi. Firmamızda Kırmızı Kalifornia (eisenia foetida) solucanı kullanılmaktadır .

Edirne Uzunköprü Hamitli köyünde 5.000 m2 açık , 600 m2 kapalı alanda %100 doğal solucan gübresi üretimi yapmaktayız .

20/10/2021

TARIMSAL ÜRETİMDE EN ÖNEMLİ AMAÇLADAN BİRİ TOPRAKLARDAKİ MİKROBİYALl AKTİVİTEYİ ARTIRMAK,

TOPRAĞA BİTKİMİZİN İSTEDİĞİ BESİN ELEMENTLERİNİ VERMEK
VE DOLAYISİYLE BUNLARI BİTKİLERİMİZE TRANSFER ETMEKTİR.
TÜM BUNLARI YAPARKEN DE MALİTELERİ DÜŞÜRMEKTİR.

MÜKEMMEL VE BEDAVA BİR GÜBRE P.A.S. GÜBRESİ

PAS GÜBRESİ - Peynir altı suyu gübresi

Peyniraltı suyu, peynir yapımı sırasında sütün işlenmesinden sonra geriye kalan yeşilimsi sarı renkteki bir yan üründür Atılacak yer aranır çoğu zaman oysaki mükemmel bir gübredir.
Peyniraltı suyu ısıl işlem gördüğünde denatüre olan proteinlere serum (peyniraltı suyu) proteinleri denmektedir
Bu proteinler tarımsal üretimde çok önemli rol oynarlar.
Peyniraltı suyunun bileşimi dikkate alındığında, bu üründe bulunan protein azotunun toprakta bulunan mikroorganizmalar tarafından
% 30-60 oranında inorganik azota dönüştürüldüğü ve laktozun mikroorganizmalar için bir enerji kaynağı olduğu çeşitli araştırıcılar tarafından ortaya konulmuştur.

1985 yılında Morris tarafından yapılan bir araştırmada , bir hektara verilen 4.5 ton peynir altı suyu ile toprağa hektara
68 kg Azot N,
30 kg Fosfor P,
70 kg Potasyum -K,
50 kg Kükürt S,
53 kg Kalsiyum- Ca,
5 kg Magnezyum -Mg’nin
ilave olduğu saptanmıştır
Özellikle ekşi peynir altı suyu Fosfor ve kalsiyum bakımından zengin olup bir çok faydalı minerali bünyesinde barındırmaktadır

PAS üzerinde yapılan bazı çalışmalar peyniraltı suyunun mikrobiyal gelişim üzerinde etkili olduğunu ve bu olumlu etkinin toprağın mikrobiyal faunasına yansıyabileceğini görülmektedir.

Ayrıca peynir altı suyunun gübreleme amacıyla kullanıldığında toprak strüktürünü, su tutma kapasitesini ve poroziteyi arttırdığı da belirtilmektedir.
PAS’ın Rhizobium ve Mikorizalar üzerinde çok önemli olumlu etkileri vardır.
Böylece topraklardaki başta Fosfor olmak üzere besin elementlerinin alımını kolaylaşmaktadır.

PAS GÜBRESİ aynı zamanda Bir fungusit gibi çalışmaktadır
Bağlarda önemli zarara yol açan bağ küllemesi (Uncinula necator) hastalığına karşı peyniraltı suyu kullanıldığını ve hastalığın kontrolünde etkili olduğu görülmektedir.
Yine viral hastalıklarda PAS Uygulamalarının önemli sonuçları gözlenmektedir.

Viral etkisinin nedeni Sütteki proteinlerin yaprak yüzeyindeki reseptörlere bağlanması ve böylelikle virüse bağlanacak reseptör kalmaması veya bunların azalmasıdır.

Diğer etkileri
• Yaprak yüzeyinde pH’nın artması
• Patojene karşı etkili koruyucu bir bariyerin oluşturulması
• Antagonistik mikroorganizmaların yerleşmesi
• Sistemik dayanıklılığın teşvik edilmesi •
Biosit etkili bileşiklerin üretilmesi olarak sıralanabilir.
PAS GÜBRESİNİ NASIL DAHA MÜKEMMEL OLARAK KULLANBİLİRİZ
Bunun için toprak analizi ve bölgenizdeki atıkları bilmemiz gerekir

Erdal Güncü

16/10/2020

Sevkiyatlara devam 🤠 Sonbaharda uygulanan solucan gübresi ağaçlarınızı kış boyu korur ve besler!..
04/11/2019

Sevkiyatlara devam 🤠
Sonbaharda uygulanan solucan gübresi ağaçlarınızı kış boyu korur ve besler!..

30/08/2019
30/06/2019

STRATEJİK SİLAH: TOHUM

Tohumun nasıl stratejik "silah" olduğunu bir ülke üzerinden anlatmalıyım: 1971 yılındaki Irak tahıl zehirlenmesini duymuş muydunuz? Sanmam. Yazmazlar... Irak, kuraklık sorununu aşmak için Norman Borlaug tarafından Meksika'da geliştirilen, yüksek verimli olduğu iddia edilen hibrit tohumu "mexipak" i Meksika ve ABD'den ithal etti. 73 bin 201 ton buğday ve 22 bin 262 ton arpa İspanyolca etiketli turuncu-pembe çuvallarla Irak'a geldi. Tabii ki söylenmedi ama bu tohumlar, ortalama 7.9 mikrogram/gram civa içeriyordu. Bazı numunelerde bu oran neredeyse iki katına kadar çıkıyordu. Bu nedenle, 1966 yılında İsveç ve 1971 yılı başında İngiltere bu tohumların ülkelerine girişini yasaklamıştı. Ama bile bile Irak'a çok düşük fiyata sattılar. Yanlışlık filan yok, bilerek yaptılar. Çünkü:1968 yılında ülke yönetimine Sosyalist BAAS el koyup petrolü millileştirmişti! BAAS yönetiminin biyolojik savaştan haberi bile yoktu. Civa kaplı tohumlar başta Kerkük, Erbil olmak üzere Irak topraklarına ekildi. Sonuç? Yüzlerce insan ve sığır gibi verimli hayvanlar zehirlenerek can verdi. Daha da acısı... Irak bugün dünyanın en yüksek parkinson hastalığı oranına sahip! (Parkinson belirtileri civa zehirlenmesi semptomlarına çok benzer ve beynin içine giren civa bu hastalığa sebep olur.) Irak'a bu tohumları satan küresel şirket Cargill idi. İşte... Mesele buydu! Irak'taki BAAS gibi bağımsızlıkçı hareketler gıdayla kontrol edilecekti! Başkaldıran yoksullar zehirlenecekti! Örneklerini çok sıralayacağım... Bu sebeple... Rockefeller'ın Meksika'da geliştirdiği tohumlar küresel çapta yaygınlaştırıldı...

İş öyle büyüdü ki Rockefeller (ve Henry Ford) ekonomik kaynak desteği için Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası'nı işin içine soktu. 1968'den 1971'e bir dizi tarım konferansları yapıldı. 1972'de Dünya Bankası liderliğinde gelişmekte olan ülkelerin tarımını geliştirmek ( hibrit tohum sokuşturmak amacıyla) Uluslararası Tarım Araştırma Danışma Kurulu (CGIAR) oluşturuldu. Ah ne tesadüf; Kurulun 16 üyesi Rockefeller'ın kurduğu araştırma Enstitüsünün çalışanlarıydı. Gıda güvenliğini tehdit edici, küçük üreticileri topraktan koparıcı, şirket tarımını kollayıcı bu küresel gruba Türkiye 59'uncu ülke olarak kaydını 2005 yılında yaptırdı. Aidat olarak 500 bin dolar ödedi! Ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü elindeki biri Ankara ve diğeri İzmir'de olan iki tohum bankasında 5-6 bin bitki ve hayvansal gen kaynağını CGIAR'a sunmayı kabul etti.

SAKLI SEÇİLMİŞLER/S. YALÇIN

19/06/2019

Bal kabağının 62 günde Solucanlar tarafından geri dönüşümü , muhteşem

18/06/2019

Tamamını okumanız dileği ile...

NPK GÜBRESİYLE TOPRAK KATLİAMI NASIL YAPILIR?

Gidip bir çuval gübre alınır. Bunun adı tüm dünyada NPK gübresidir, genellikle 3 adet ana element, bazen de birkaç iz element içerir.
Ana elementler N(azot), P(Fosfor), K(potasyum). Azot uçucu bir gazdır, yerinde durmaz, havaya karışır. Ama aldığımız gözenekli naylon çuvalın içinde nasıl gaz olabilir? Potasyum suya temas edince yanıcıdır, Fosfor havayla temas edince yanıcıdır. Ama, çuvalın içinde hep birlikte, öylece dururlar. Çünkü azot, fosfor ve potasyum kararlı olarak bekleyebilsinler diye, tuz kristalleri ile karıştırılmış olarak üretilirler. Tuz kristalleri olarak genellikle tuz bileşikleri kullanılır, örneğin Cadmium tuzu. Tuz kristallerine bindirilen N, P, K bir arada dengeli ve katı halde tutulur. Bu kristaller suda çözülebilir yapıdadır, bu sebeple, toprağa atılan gübre sulanıncaya kadar toprakta kuru halde durur, bir etkinlik göstermez. Tuz bileşikleri, sulama veya yağmur ile suda çözünür ve toprak altına inip köklere ulaşır. Fakat bitkinin kılcal kökleri tarafından alınamaz, çünkü köklerin alabileceği mineral yapısında değildir. Bu sebeple kazık kökler tarafından alınır. Kazık kökler yapıları gereğince hidrolik p***a gibi çalışırlar. Kökler; “suyun içinde çok tuz var” demez, gelen suyu emer. Böylece gübreli ve bol tuzlu suyu içmesi için bitkiyi zorlamış oluruz.
Ama neyse ki zehir değil diye çiftinin içi rahattır. Çünkü sadece gübre verdik!! İşte burada dananın kuyruğu kopar! Bitki, köklerinden emdiği tuzlu suyu dengelemek için daha fazla su emer. Biz nasıl tuzlu yediğimiz zaman susarız, aynen öyle. Bol su alması, görünüşte bitkiyi hızlı bir büyümeye teşvik eder, çiftçi de sevinir. Yapraklar canlanır, parlar, irileşir. Bitki, gübre sayesinde aşırı şişer… Bu aşamada kök işlevleri yavaşlar, daha fazla su çekmemek için. Topraktaki iz elementleri (eğer varsa) alamaz. Aşırı şişen ve sudan dolayı canlı görünen aynı cins bitkiler, etraftaki tüm böceklerin ilgisi çeker, ki bu da monokültürün diğer bir olumsuz sonucudur. Ördeklerin sulu yer araması ve suyu bulunca oraya koşmaları gibi birçok böcek, er veya geç, bitkilerdeki suyu farkeder ve su kaynağından faydalanmak için bitkiye hücum eder. Böceklerin niyeti bitkiye zarar vermek değildir. Onlar bitkideki suya ulaşmak isterler. Bir de bakarsınız ki, bitkileriniz böcekler tarafından istila edilmiştir.
O kadar yatırım ve harcama yapıldı, bitkiler böceklere teslim edilecek değil ya, etikten birazcık uzaklaşmak o kadar da ayıp değil diye böcek ilacı püskürtülür. İlaç sadece bitki üzerindeki böcekleri öldürmez, yerçekimi ile toprağa işler. Karıncalar, solucanlar ve diğerleri ölmeye başlar. Sonra sırayla toprak yapısını düzenleyen ve aralarında simbiyotik ilişkiler olan mikroorganizmalar yok olur. Halbuki tüm bu canlılar toprakta hava delikleri açan, birbirlerine gıda zincirleri ile bağlı yaşam formlarıdır. Toprağı canlı yapan bunlardır. Toprak altındaki canlılığın öldüğünü çiftçi hemen farketmez çünkü bitkiler hala sağlıklı görünüyordur ama topraktaki minik yardımcılarımız ölüp gitmiştir. Bir süre sonra yağmurlar başlar veya siz sulama yaparsınız. Suyla şişmiş bitkileriniz artık mantara çok hassas hale gelmiştir. Siz bu zamana kadar sentetik gübreye ve böcek ilacına çok harcama yaptığınız için mantar yüzünden ürününüzden olmak istemezsiniz değil mi? Hemen mantar ilacına başvurursunuz. Birkaç yıl bu döngüde ilaçlama yapılan toprakta, er veya geç, zamanla tüm mikrobiyolojik canlılık ölür. Toprağa işleyen mantar ilacı, topraktaki kalan diğer organik canlılığı da öldürür.
Sağlıklı toprağın her metrekaresinde birkaç kilometre mantar ağı bulunur. Bunlar, köklerin ulaşamadığı mesafelerden bitki köklerine besin getirmekten de sorumludur. Bitkiye besin getirerek karşılığında karbonhidrat (şeker) alırlar. Topraktaki canlılığın ölmesi, bu alışverişi durdurur, böylece bitkiye besin taşıyan mantar kalmaz. Ayrıca, canlılığın yok olması, toprağın hava deliklerinin kapanmasına, toprakta su tutma kapasitesinin düşmesine ve sonunda toprağın sıkışmasına sebep olur. Toprakta gözenek azalınca, bitkiye verilen su veya yağmur suyu toprağa işlemez ve yüzeyden akar. Toprağımızı erozyonla kaybetmeye başlarız.
Toprak bu durumda, bizden ümidi kesip, kendi doğal çözümünü devreye sokar. Hepimizin nefret ettiği, “yabani ot” diye küçümsediğimiz bitkileri çıkarır ve bu bitkilerin kökleriyle, sıkışan toprağı gevşetmeye, toprağı yeniden canlandırmaya çalışır. Aslında insana verdiği mesaj şudur: “İçimdeki canlılığı öldürdün, ben yeniden otlar çıkararak, onların kökleri sayesinde toprağı gevşetmeye, hava ve su delikleri yaratmaya çalışıyorum”. Ama, insan bunu anlayamaz ve yabani otlar için ot ilacı kullanır. Toprak iyice zehirlenir.
Nasıl başladıydı? İyi niyetle, para kazanmak için monokültür tarım yapacaktık. Bir torba sentetik gübre aldık, işe koyulduk.
Temel yanlışlar: Toprağı değil bitkiyi beslemeye çalışmak, ilaç ve zehirle topraktaki mikrobiyolojiyi öldürmek, yani toprağı öldürmek. Bu yanlış devam edildiği sürece, kısırdöngüden kurtulunmaz, maliyeti yüksek, kalıntısı çok, lezzetsiz, sağlıksız ürünler
yetiştirilir, her geçen sene toprak daha da öldürülür. Her geçen sene, daha fazla gübre, daha fazla böcek ve ot ilacı kullanmak zorunda kalınır. Maliyet gitgide artar, bu sürdürülebilir bir durum olmadığı için, sonunda tarla satılır, büyük şehire göçülür ve kapıcı olunur.
Ulusal Tarım

19/04/2019

ORGANİK MADDE TOPRAĞIN CANIDIR.

Toprak organik maddesi, bitkisel ve hayvansal doku artıklarının toprakta ayrışmaya başlamasından mineralize olmasına dek geçen süreçte oluşturduğu organik bileşiklerdir. Topraktaki organik madde toprağın yapısına, iklime, üzerindeki bitki örtüsüne, yetiştirilen ürüne göre ve zamana göre değişiklik gösterir.

Organik madde toprağın verimi ve korunması için gereken en önemli unsurların başında gelir.

Hiçbir üretim sisteminde toprağa yeterli organik maddeyi vermeden başarılı olmak mümkün değildir. Üretici toprağına bol kimyevi gübre atmaya hazırken, organik madde her zaman ihmal edilir, küçümsenir. Oysa organik madde toprağın canıdır. Toprağın işlenmesi, tava gelmesi, zenginliği, bereketi, verimi hep organik maddeye bağlıdır.

Organik maddenin verimle olan bağlantısı asırlar önce anlaşılmış, tarımın ilk yapıldığı zamanlardan bu yana koyu renkli toprakların daha verimli olduğu çiftçinin dikkatini çekmiştir.

Toprağın canlılığı, üretimin sürdürülebilirliği açısından organik gübreler kimyasal gübreden daha önemlidir ancak, kimyasal gübre kadar değer verilmez, itibar görmez ve hep göz ardı edilir.

Organik madde vermeden sürekli kimyasal gübre kullanmak toprağı zehirler. Toprak aşırı kimyasal gübreleme, yanlış tarım ilaçları uygulama, aşırı sürüm gibi sebeplerle hızla canlılığını yitirmekte, tuzlanmakta ve çoraklaşmaktadır. Tarım topraklarının kaybı sadece tarım dışı kullanımla değil, yanlış üretim teknikleriyle de söz konusudur.

Ülkemiz topraklarının Karadeniz ve Marmara Bölgesi dışında organik maddece çok fakir olduğu bilinmektedir. Bu durum özellikle organik gübreden başkaca bir besin kullanılamayan bir üretim sistemi olan organik tarımdan elde edilen verimi de düşürmektedir. Buna bağlı yüksek fiyatlar dış pazarlarda rekabet şansımızı azaltmakta ve iç pazarda yaygınlaşmayı engellemektedir.

İdeal bir tarla toprağında % 5 oranında organik madde bulunması gerekir. Ege Bölgesi’nde tarım topraklarının %98,4 ünde organik madde eksikliği görülür. Bölge topraklarının %35,7 sinde bu miktar %1 in de altındadır.

Toprak organik maddesi sınıflandırması;

% Organik Madde Miktarı Değerlendirme

< 1-----------------------------------Çok düşük

1-2-----------------------------------Düşük

2-4-----------------------------------Orta

4 >-----------------------------------Zengin

Organik madde miktarı azaldıkça toprağa verilen kimyasal gübre miktarı da artmaktadır.

Ege Bölgesi’nde organik maddesi %1 den az olan bir narenciye bahçesine 90 kg/ da amonyum sülfat verilirken, organik madde %3 ün üzerindeyse verilecek amonyum sülfat miktarı 60kg/da’ a düşer.

Organik Maddenin Yararları Nelerdir?

Fiziksel Yararları

Toprak zerreciklerini bir arada tutan küme yapıyı (agrega) geliştirir,

Su sutma kapasitesini arttırır. Toprakta %1 organik madde varken, ilk 30 cm derinlikte 15ton/da su tutulur, %2 organik maddede tutulan su miktarı 30 ton/da’dır.

Toprak tavını muhafaza eder,

Toprağın sıkışmasını, pulluk tabanı oluşmasını önler, toprak kolay işlenir, böylece toprak işleme maliyetini düşürür,

Kaymak tabakası oluşmasını önler, çapa işçiliği azalır,

Toprağın havalanmasını ve drenajını arttırır,

Bitki kökleri daha iyi gelişir, derine gider,

Erozyonu önler,

Kumlu ve killi toprakların yapısını iyileştirir,

Sıcaklık değişimlerini tamponlar,

Toprağın tozumasını önler, bu sayede topraktaki allerjen maddeler havaya karışarak kirletmez.

Kimyasal Yararları

Organik madde eksikliği olan toprakta katyon değişim kapasitesi düşüktür bu yüzden verilen besin maddeleri bitki tarafından alınmadan yıkanır, organik madde katyon değişim kapasitesini arttırır.

Toprak pHsını düzenler,

Toprakta alınamayan formdaki bağlı besinleri çözerek alınmasını sağlar,

Tarım ilaçlarının toprakta çabuk bozunmasını sağlar, fitotoksite riskini azaltır,

İçeriğindeki organik asitlerle çevre kirliliği yaratan ağır metalleri tamponlar, yeraltı sularına karışıp kirletmelerine engel olur,

Toprağın tuzlanmasını önler,

Aşırı kimyasal gübre ile tuzlanmış, çoraklaşmış toprakların iyileştirilmesini sağlar.

Azot, fosfor, potasyum gibi bitki besin elementlerini sağlar, yavaş çözünen gübre gibidir.

Toprağa verilecek kimyasal gübre miktarını azaltır.

Organik Maddeyi Arttırmanın Yolları;

Organik gübre kullanmak,

Kompost yaparak toprağa vermek, kompost çayı yapmak,

Yeşil gübreleme yapmak,

Aşırı toprak işlemeye engel olmak, anızı yakmamak,

Aşırı otlatmaya engel olmak, otlatma planı uygulamak,

Ürün rotasyonuna dikkat etmek,

Malçlama yapmak,

Örtü bitkisi yetiştirerek toprağı korumak,

Erozyona karşı gereken tedbirleri almak,

Toprak mikroorganizmalarını destekleyecek uygulamalar yapmak,

Toprağa çok biyokütle bırakacak bitkiler yetiştirmek,

Baklagiller yetiştirmek,

Uzun süre nadasa bırakmamak,

Deniz yosunu, kan unu, kemik unu, gibi organik maddelerle desteklemek,

Biokömür (Biochar) yapıp toprağa katmak,

Sürdürülebilir olmadığından kontrollü olarak leonardit, turba gibi kaynakları kullanmak.

Biyolojik Yararları

Toprakta yaşayan organizmalarına besin sağlar,

Solucanlar, aktinomisetler, mikorizalar gibi faydalı toprak canlıları artar,

Bitkilerde stresi önler,

Bitkileri bağışıklık mekanizmasını güçlendirir, hastalık ve zararlılara karşı dayanımını arttırır,

Topraktaki biyolojik aktivite arttıkça bitkide verim artar,

UNUTMAYALIM!

Toprak, dedemizden emanet, torunlarımıza mirastır.

* Toprağın organik maddesini arttırmanın yararları uzun vadede görülür, verim artarak devam eder.

* Toprak kaybetmek sadece savaşla, tarım dışı kullanıma açılmayla, yapılaşmayla, erozyonla olmaz.

* Verimsiz, çorak, organik maddece fakir toprak kaybedilmiş demektir.

Mine Pakkaner

02/02/2019

Nihat Yılmazbilek'ten harika bir derleme 👍
Toprağa ihanetin iyi niyetle başlayan ve şehirde kapıcı olmakla biten kısa hikayesi

(Bu hikayeyi, Geoff Lawton’un internette gördüğüm bir videosundan derledim)
Onlarca yıldır Japonya’dan Meksika’ya, (Türkiye de dahil) endüstriyel sistemin tüm çiftçilere önerdiği şey kimyasal gübre kullanmak. Ne de olsa gübre zehir degil ya. Onun için çiftçiler kendilerince etik değerlerine uyarlar, içleri rahattır. Gidip bir çuval gübre alınır. Bunun adı tüm dünyada NPK gübresidir, genellikle 3 adet ana element, bazen de birkaç iz element içerir. Ana elementler N(azot), P(Fosfor), K(potasyum). Azot uçucu bir gazdır, yerinde durmaz, havaya karışır. Ama aldığımız gözenekli naylon çuvalın içinde nasıl gaz olabilir? Potasyum suya temas edince yanıcıdır, Fosfor havayla temas edince yanıcıdır. Ama, çuvalın içinde hep birlikte, öylece dururlar. Çünkü azot, fosfor ve potasyum kararlı olarak bekleyebilsinler diye, tuz kristalleri ile karıştırılmış olarak üretilirler. Tuz kristalleri olarak genellikle tuz bileşikleri kullanılır, örneğin Cadmium tuzu. Tuz kristallerine bindirilen N, P, K bir arada dengeli ve katı halde tutulur. Bu kristaller suda çözülebilir yapıdadır, bu sebeple, toprağa atılan gübre sulanıncaya kadar toprakta kuru halde durur, bir etkinlik göstermez. Tuz bileşikleri, sulama veya yağmur ile suda çözünür ve toprak altına inip köklere ulaşır. Fakat bitkinin kılcal kökleri tarafından alınamaz, çünkü köklerin alabileceği mineral yapısında değildir. Bu sebeple kazık kökler tarafından alınır. Kazık kökler yapıları gereğince hidrolik p***a gibi çalışırlar. Kökler; “-suyun içinde çok tuz var” demez, gelen suyu emer. Böylece gübreli ve bol tuzlu suyu içmesi için bitkiyi zorlamış oluruz.
Ama neyse ki zehir değil diye çiftinin içi rahattır. Çünkü sadece gübre verdik!! İşte burada dananın kuyruğu kopar! Bitki, köklerinden emdiği tuzlu suyu dengelemek için daha fazla su emer. Biz nasıl tuzlu yediğimiz zaman susarız, aynen öyle. Bol su alması, görünüşte bitkiyi hızlı bir büyümeye teşvik eder, çiftçi de sevinir. Yapraklar canlanır, parlar, irileşir. Bitki, gübre sayesinde aşırı şişer… Bu aşamada kök işlevleri yavaşlar, daha fazla su çekmemek için. Topraktaki iz elementleri (eğer varsa) alamaz. Aşırı şişen ve sudan dolayı canlı görünen aynı cins bitkiler, etraftaki tüm böceklerin ilgisi çeker, ki, bu da monokültürün diğer bir olumsuz sonucudur. Ördeklerin sulu yer araması ve suyu bulunca oraya koşmaları gibi, birçok böcek, er veya geç, bitkilerdeki suyu farkeder ve su kaynağından faydalanmak için bitkiye hücum eder. Böceklerin niyeti bitkiye zarar vermek değildir. Onlar bitkideki suya ulaşmak isterler. Bir de bakarsınız ki, bitkileriniz böcekler tarafından istila edilmiştir.
O kadar yatırım ve harcama yapıldı, bitkiler böceklere teslim edilecek değil ya, etikten birazcık uzaklaşmak o kadar da ayıp değil diye:), böcek ilacı püskürtülür. İlaç sadece bitki üzerindeki böcekleri öldürmez, yerçekimi ile toprağa işler. Karıncalar, solucanlar ve diğerleri ölmeye başlar. Sonra sırayla toprak yapısını düzenleyen ve aralarında simbiyotik ilişkiler olan mikroorganizmalar yok olur. Halbuki tüm bu canlılar toprakta hava delikleri açan, birbirlerine gıda zincirleri ile bağlı yaşam formlarıdır. Toprağı canlı yapan bunlardır. Toprak altındaki canlılığın öldüğünü çiftçi hemen farketmez, çünkü bitkiler hala sağlıklı görünüyordur, ama topraktaki minik yardımcılarımız ölüp gitmiştir. Bir süre sonra yağmurlar başlar. Veya siz sulama yaparsınız. Suyla şişmiş bitkileriniz artık mantara çok hassas hale gelmiştir. Siz bu zamana kadar sentetik gübreye ve böcek ilacına çok harcama yaptığınız için mantar yüzünden ürününüzden olmak istemezsiniz değil mi? Hemen mantar ilacına başvurursunuz. Birkaç yıl bu döngüde ilaçlama yapılan toprakta, er veya geç, zamanla tüm mikrobiyolojik canlılık ölür. Toprağa işleyen mantar ilacı, topraktaki kalan diğer organik canlılığı da öldürür.
Sağlıklı toprağın her metrekaresinde birkaç kilometre mantar ağı bulunur. Bunlar, köklerin ulaşamadığı mesafelerden bitki köklerine besin getirmekten de sorumludur. Bitkiye besin getirerek karşılığında karbonhidrat (=şeker) alırlar. Topraktaki canlılığın ölmesi, bu alışverişi durdurur, böylece bitkiye besin taşıyan mantar kalmaz. Ayrıca, canlılığın yok olması, toprağın hava deliklerinin kapanmasına, toprakta su tutma kapasitesinin düşmesine ve sonunda toprağın sıkışmasına sebep olur. Toprakta gözenek azalınca, bitkiye verilen su veya yağmur suyu toprağa işlemez ve yüzeyden akar. Toprağımızı erozyonla kaybetmeye başlarız.
Toprak bu durumda, bizden ümidi kesip, kendi doğal çözümünü devreye sokar. Hepimizin nefret ettiği, “yabani ot” diye küçümsediğimiz bitkileri çıkarır ve bu bitkilerin kökleriyle, sıkışan toprağı gevşetmeye, toprağı yeniden canlandırmaya çalışır. Aslında insana verdiği mesaj şudur: “İçimdeki canlılığı öldürdün, ben yeniden otlar çıkararak, onların kökleri sayesinde toprağı gevşetmeye, hava ve su delikleri yaratmaya çalışıyorum”. Ama, insan bunu anlayamaz ve yabani otlar için ot ilacı kullanır. Toprak iyice zehirlenir.
Nasıl başladıydı? İyi niyetle, para kazanmak için monokültür tarım yapacaktık. Bir torba sentetik gübre aldık, işe koyulduk.
Temel yanlışlar: Toprağı değil bitkiyi beslemeye çalışmak, ilaç ve zehirle topraktaki mikrobiyolojiyi öldürmek, yani toprağı öldürmek. Bu yanlış devam edildiği sürece, kısırdöngüden kurtulunmaz, maliyeti yüksek, kalıntısı çok, lezzetsiz, sağlıksız ürünler yetiştirilir, her geçen sene toprak daha da öldürülür. Her geçen sene, daha fazla gübre, daha fazla böcek ve ot ilacı kullanmak zorunda kalınır. Maliyet gitgide artar, bu sürdürülebilir bir durum olmadığı için, sonunda tarla satılır, büyük şehire göçülür ve kapıcı olunur.

Yılmamak lazım ,  çalışmak lazım 😎
24/01/2019

Yılmamak lazım , çalışmak lazım 😎

Toprağın 15 santim derinliğine kadarki yüzey kısmında organik madde miktarını % 1 arttırırsanız. o toprak dönümünde 25 t...
22/01/2019

Toprağın 15 santim derinliğine kadarki yüzey kısmında organik madde miktarını % 1 arttırırsanız. o toprak dönümünde 25 ton su tutar

-Planlı otlatma=Daha fazla toprak karbonu=Daha fazla su tutma=Kuraklığa daha fazla direnç demektir
-Daha fazla su tutma=Daha çok bitki üremesi= daha fazla bitki su tüketimi (evapotranspiration)= Daha fazla yağmur demektir
-Toprakta daha fazla karbon birikmesi= atmosferde ve okyanuslarda daha az karbon birikmesi demektir.

Güncel analiz raporunuz
19/01/2019

Güncel analiz raporunuz

Akita yavrularımız rezerveye açıktır...05325927450
07/01/2019

Akita yavrularımız rezerveye açıktır...
05325927450

Address

Hamitli

Opening Hours

Monday 09:00 - 19:00
Tuesday 09:00 - 19:00
Wednesday 09:00 - 19:00
Thursday 09:00 - 19:00
Friday 09:00 - 19:00
Saturday 09:00 - 19:00

Telephone

905325927450

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when kc BiOSOL Solucan Gübresi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to kc BiOSOL Solucan Gübresi:

Share

Category